Aytaç Mestçi: Sosyal Medya Uzmanıyım Diyen, Üniversiteden Yeni Mezun Olmuş Kişilere Marka Teslim Ediliyor

Turk.internet.com yazarı Murat Çehreli’nin MarkeFront Genel Müdürü Aytaç Mestçi ile yaptığı röportajın ikinci bölümü:

Aytaç Mestçi: Sosyal Medya Uzmanıyım Diyen, Üniversiteden Yeni Mezun Olmuş Kişilere Marka Teslim Ediliyor – 2

MarkeFront Genel Müdürü Aytaç Mestçi: “Türklerin bir şekilde kullandığı, hesabı olduğu 130 tane sosyal ağ ve en aktif olduğu 30 tane sosyal ağ var. Bir şekilde sadece Facebook değil, bir sürü aktif sosyal ağ var ve çoğu kişi bir veya birden fazla hesap sahibi. Markalar da hesap sahibi. Bizim  önerilerimiz burada şudur; mutlaka Türklerin hesabı olan 130 hesabı da almasını öneririz. Aktif koşması gereken 5 tane hesap vardır, o 5 tanesinde koşsun ama diğer hesapların farklı amaçlarla, kötü amaçlarla kullanılma olasılığına izin vermesin. Burada kurumlara vermemiz gereken en önemli tavsiyelerden bir tanesi budur.”

Söyleşinin ilk bölümünü Aytaç Mestçi: Artık Google’ın Stratejisi, Bana Ne Kadar Reklam Verirseniz, O Kadar Kısa Sürede Yükselirsiniz Oldu başlığı altında okuyabilirsiniz.

Son 2-3 yılın en moda deyimini yani “sosyal medya pazarlamasını”, bu alanda çalışan firmalardan MarkeFront’un Genel Müdürü Aytaç Mestçi ile konuşmaya devam ediyoruz.

turk.internet.com: Peki sosyal medya pazarlamasına tekrar dönecek olursak Türkiye’de bu işi genelde kimler yapıyor?

Aytaç Mestçi: Açıkçası internette herhangi bir şekilde var olması gereken her firma ve her birey sosyal ağ pazarlamasını yapmak zorundadır. Firma veya kişi fark etmez. Sosyal ağda sadece iki şekilde var olabilirler. Bu ya aktif kullanıcıdır ya pasif izleyicidir. Bunun haricinde olma şansları yoktur. Aktif kullanıcı girer, sosyal ağdaki hesabını takip eder, gelen olumsuz veya olumlu durumlardaki kısımlara cevap verir, içerikleri sürekli paylaşır ve artık hesaplarını, sayfalarını aktif şekilde kullanan bir kullanıcı profilidir. Pasif izleyici ise hesaba genelde markayla ilgili tüm bilgileri girer, içerik paylaşmaz.

Herhangi bir şekilde yine takip edenlerden şikayet olabilir. Bir sorun olduğu an aktif kullanıcı haline gelir, sorunu çözer, tekrar pasif hale gelir. Açıkçası her markanın da aktif kullanıcı haline gelmesi beklenemez. Şöyle düşünün mesela yiyecek tüketim mallarında kullanıcıyla devamlı birebir bir markanın adını düşünün. Bu marka kullanıcı tarafından devamlı test ediliyor ve doğrudan raftan alındığı için kitleyle sürekli iletişim içinde. O yüzden burada aktif kullanım sağlayıp aktif takip yapılabilir.

Ama orada sizin aldığınız yemek ürününün sadece kağıdını üreten bir firmanın sosyal ağlarda aktif olması gerekmiyor. Çünkü kullanıcı doğrudan o kağıdı almıyor. Ama o da hizmet veren bir firma ve sosyal ağda hesabı olması gerekir. Onun da farklı yöntemlerle sosyal ağlarda olması gerekiyor. Her marka aynı şekilde sosyal ağda olamaz, olduğu zaman da yanlış sonuçlarla ve marka değerini düşürecek sebeplerle olabilir.

turk.internet.com: Bu söylediklerinizden her markanın sosyal medyada yer alması gerekmiyor gibi bir sonuç mu çıkarmamız gerekiyor?

Aytaç Mestçi: Yer alması gerekiyor, alacağı tarzı doğru seçmesi gerekiyor. Ya aktif kullanıcı olarak, ya pasif izleyici olacak. Burada yine söylüyorum; hesap yapısını ona göre yapacak, izleme stratejisini ona göre belirleyecek. Dediğim gibi bu da sosyal ağlardaki yayılma politikasına göre verilmeli.

Bu noktada tekrar söylüyorum, üniversiteden yeni mezun olmuş ve ben sosyal medya uzmanıyım diyen bir kişiye bu markayı teslim edeceksiniz. Bu aynen şöyle bir şey; yeni bir araba almışsınız ve ehliyetini yeni almış bir arkadaşa tam o arabanın sığacağı bir yere al arabayı park et demişsiniz gibi bir şey.

Ve benim anlamadığım nokta firmalar çok rahat şekilde bu arkadaşlara bunu teslim ediyorlar ve markanın değeri hiç beklenmedik şekilde düşebiliyor, kaybedebiliyorlar.

Bu noktada firmalara önerebileceğim en önemli noktalardan bir tanesi birincisi kurum yapısının içinde sosyal ağları kullanma politikaları oluşturmaları gerekiyor. Yani her birey nasıl bir e-mail atarken kurumsal görünümündeki kıyafetini veya yazışmalarındaki kurumsal ibareyi korurken bunu aynı anda sosyal ağ kimliğinde de koruması gerekiyor. Bunun bir zorunluluk, şirket kuralı haline getirilmesi gerekiyor.

İkincisi mutlaka içeri giren sözleşme politikalarının içinde bunların zorunluluklarının ve uyulması gereken kuralları daha sözleşme imzalanırken maddeler halinde yer alması gerekiyor.

Önemli nokta, bu maddelerde mutlaka kuralların güncellenebileceği ibaresinin bulunması gerekiyor. Yani o günkü kuralları teslim edersiniz, ama Facebook her gün kural değiştiriyor, Google her gün yapısını değiştiriyor. Ve yeni olasılıklar oluşuyor.

O yüzden şu anda ben firma olarak tüm personel bağlı olsun, bunları hemen kullansın diye öneremiyorum ama biz bunun aynısının çok benzerini 90’larda yaşadık. Nedir, e-mailler geldi firmalara, aman herkesin e-mail’i olmasın, bir tane pazarlama diye e-mail aç yeter dedik.

Yöneticiler, benim bildiğim tüm bilgileri herkes paylaşacak diye bayağı heyecanlanmışlardı. Şimdi aynı durum sosyal ağlar için geçerli. Herkesin sosyal ağ hesabı mı olacak diyorlar. O olsa da olmasa da, adam zaten cep telefonunu açıyor ve paylaşıyor. Mühim olan paylaşılmasını engellemek değil onu kontrol edebilmek.

O yüzden de burada kurumsal yapıların mutlaka stratejik olarak bunu kurguluyor olması ve şirket yapısının içine bunu oturtması gerekiyor. Bu noktada tekrar söylüyorum, arama motorlarının entegrasyonunun olduğu ve sosyal ağların çok kullanılabilir hale geldiği bir ortamda işin %40’ı içerik ve diğer %40’ı da dışarıdan bağlantı ve hedefleme alanını oluşturuyor.

Bu, arama motoru optimizasyonu da sosyal ağları çok önemli bir haline getirdi. Markaların bu yüzden bütün sosyal ağlarda o marka ismine ait hesaplarını alması, yayılacak politikaya göre de mutlaka içeriklerini gerekli hesaplarda paylaşması lazım.

Bundan kastım, mesela bir markaya ait dünyada 500’e yakın sosyal ağ var. Türklerin bir şekilde kullandığı, hesabı olduğu 130 tane sosyal ağ ve en aktif olduğu 30 tane sosyal ağ var. Bir şekilde sadece Facebook değil, bir sürü aktif sosyal ağ var ve çoğu kişi bir veya birden fazla hesap sahibi. Markalar da hesap sahibi.

Bizim  önerilerimiz burada şudur; mutlaka Türklerin hesabı olan 130 hesabı da almasını öneririz. Aktif koşması gereken 5 tane hesap vardır, o 5 tanesinde koşsun ama diğer hesapların farklı amaçlarla, kötü amaçlarla kullanılma olasılığına izin vermesin. Burada kurumlara vermemiz gereken en önemli tavsiyelerden bir tanesi budur.

 

Söyleşinin devamını Aytaç Mestçi: Basılı Mecraya Verilen İçerikle, Sosyal Mecraya Verilecek İçerik Farklıdır, Çünkü Takipçileri Farklıdır başlığı altında okuyabilirsiniz.

 

Kaynak: Turk.internet.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.