Sosyal Medya İnsan Kaynaklarını Nasıl Etkiledi?

“Sosyal medya” gerçeği hızla büyüyor, genişliyor ve yaygınlaşıyor. Yurtdışında “sosyal medya” kavramı tam anlamıyla uygulanıyor ama Türkiye’de, sosyal medyayı aktif şekilde kullanan firma sayısı maalesef çok az… Türkiye’de hala, şirket patronları / üst düzey yöneticiler, sosyal medyanın gücüne inanmıyor ve sosyal ağlarda çalışanlarıyla birlikte var olmanın, seviyeyi düşürdüğünü düşünüyorlar. Böyle düşünmeyen ve sosyal medyanın önemini kavrayan, belki de 2-3 sene sonrasının üst düzey yöneticilerini bir araya getiren “Sosyal Medya İnsan Kaynaklarını Nasıl Değiştirdi?” başlıklı eğitim, Yenibiriş ve MarkeFront işbirliğiyle gerçekleştirildi.

MarkeFront Genel Müdürü Aytaç Mestçi tarafından verilen eğitimde; sosyal medyanın insan kaynakları çalışanlarına yönelik etkileri üzerinde durulurken, aynı zamanda sosyal medyayla birlikte değişime uğrayan personel seçimi ve sosyal medyanın yönetimi anlatıldı.

Herkesin Sosyal Hesabı mı Olacak?

İnsan Kaynakları çalışanlarının en önemli görevlerinden birinin doğru personeli seçerek yönlendirmek olduğunu ifade eden Aytaç Mestçi, çalışanların sosyal hesaplarının bulunup bulunmaması noktasında doğru karar verilmesi gerektiğini belirterek; çalışanların özel hayatlarına, kişisel ve sosyal hesaplarına saygı duyulmasını ancak kontrolün de elden bırakılmaması gerektiğini söyledi.

Personel Seçiminde Artık Kriterler Değişti…

Eskiden iş görüşmesine giden kişinin giyimine bakıldığını, hatta çoğu zaman kol düğmesine bakılarak yanında CV’siyle gelmesinin beklendiğini belirten Mestçi; günümüzde ise daha rahat giyimli, tablet bilgisayarlarla görüşmelere gelen kişilerin hızla arttığını kaydetti. Mestçi, kağıda basılı CV’lerden ziyade, akılı telefonlardan gelen CV’lerin daha geçerli olduğuna değinerek; iş görüşmesine gelen kişi hakkında yeteri kadar bilgiye sosyal mecralardan ulaşılabildiğine dikkat çekti.

Sosyal Medyayı İki Türlü Kullanmak Mümkün…

Sosyal medyayı aktif kullanıcı ya da pasif izleyici olarak kullanmanın mümkün olduğunu söyleyen Aytaç Mestçi, şöyle devam etti: “Sosyal ağlarda ya aktif kullanıcı ya da pasif izleyici olmalısınız. Aktif de olsanız pasif de olsanız, tüm sosyal ağlarda hesap oluşturmalısınız. Aktif kullanıcıysanız, gelen her türlü yazıyı sürekli değerlendirmek ve anlık cevap vermek durumundasınız. İçerikler üretmeli ve paylaşmalısınız. Sonuçları kontrol etmek zorundasınız. Ama pasif olarak sosyal medyayı kullanıyorsanız; içerik üretmeden, sadece izleyici olursunuz. Gelen bir şey olduğunda ise o an için aktif olur, cevabınızı verirsiniz. Çözümü sağladıktan sonra tekrar pasif hale dönersiniz.”

Sosyal Medya Maliyeti…

Sosyal medyada yer almanın da bir maliyeti olduğunu belirten Mestçi, “Çok ucuza yapılır.” diyenlere inanmamak gerektiğini vurguladı. Bu işe gerçekten inanan ve gerçekten yapmaya karar veren firmaların, maliyetin sıfır olmadığını göreceklerini; eleman, ölçüm, iş takibi, içerik oluşturulması, seeding (yemleme), monitoring (sosyal medya takibi) gibi etkenlerin gözetildiğinde, işin maliyetinin yükseldiğini kaydetti.

Artık, Firmalar Eleman Seçmiyor; Elemanlar Firma Seçiyor…

Günümüzde iş arayanların, şirkete yönelik araştırmalar yaptığını ve tercihlerine yön verdiğini ifade eden Mestçi; “İK’cıların sosyal ortamda doğru elamanı bulabilmek, ona yanaşabilmek gibi bir şansı var. Ancak artık şöyle bir kitle de var;  ‘Ne iş olsa yaparım abi’ diyen kitleyi bir kenara bırakırsak, üst düzey veya orta düzey üstündeki elemanlar, artık firma seçiyor ve bunu seçerken de insanların o firmadan memnun olup olmadıklarını araştırıyor. Sosyal ağlarda o firma çalışanlarını buluyor, arkadaş olarak ekliyor ve ‘Firmada işler nasıl dönüyor, maaşlarınızı zamanında alıyor musunuz?’ diye mesaj atıyor. Siz sosyal ağlarda personeli yönetip gerçekten sürecin iyi ilerlemesi için çabalarken, iş arayanlar da içerideki referansı almaya çalışıyor. O anda şirketteki üst düzey yöneticiyi sevmemiş, iyi anlaşamamış birisi olumsuz bir brief verebiliyor. Takip edebilmeniz ve gerektiğinde bu kişiyi uyarmanız, önlem almanız gerekiyor. Eğer takip edemiyorsanız, kontrol edemiyorsunuzdur.” dedi.

İK’cıların Rahatsız Olduğu Noktalar ve Sosyal Medya Korkuları…

İkcıların korkularının temelinde ifade yanlışlıkları, sorumlu olan kişinin yanlış bir şey yazması veya kurumdan ayrılan bir kişinin olumsuz yazılar yazma ihtimali gibi durumlar olduğunu söyleyen Mestçi; bu korkuların önüne geçebilmek için, öncelikle sosyal medyadan sorumlu olan kişinin kontrolünün sağlanması gerektiğini belirterek,“Yanlış yazmanın önüne geçmek için de cevap politikası belirlemeliyiz.” dedi. Aytaç Mestçi, sunumuna, “Cevap politikası her sektöre göre farklılık gösterir. Zaman gerekir, deneyim gerekir. En başta ne kadar planlarsanız planlayın, sonrasında mutlaka değişiklikler olacaktır. Sosyal ağlarda ve bloglarda, kişi isim belirtmedikçe yani karşımızdaki insanı bilmiyorsak, yorumlarını yayınlamak zorunda değiliz ama bunun haricinde, hakaret içermediği sürece her türlü yorumu / öneriyi koymalıyız. Bunların dışında sayfa kullanım kurallarını belirlemeli ve kullandığımız sosyal ağ sayfalarında yayınlamalıyız. Kuralları ihlal edenler olduğunda, sosyal ağlarda sayfa kullanım kurallarını hatırlatmalı ve her türlü durumda ‘screen shot’ (ekran görüntüsü) almalıyız ve gerektiğinde bilişim avukatları aracılığıyla hukuki yollara başvurmalıyız.” şeklinde devam etti.

Özetlemek gerekirse; şu an için sosyal medya kavramını önemseyen ve bunu uygulayan firmaların sayısı maalesef çok az. Ancak eğitime katılan İK’cılar önümüzdeki birkaç sene içinde bu durumun değişeceğine inanıyorlar. Bugün İK departmanlarında çalışanlar, belki geleceğin üst düzey yöneticileri olacaklar ve sosyal medyanın gücünün farkına vardıkları için; bunu, iş yaşamlarında uygulayacaklar.

Katılan herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz…

 

İrem Oran

MarkeFront – Sosyal Medya Uzmanı

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.