MarkeFront Genel Müdürü Aytaç Mestçi’nin, 9 Nisan 2011 tarihinde “Akşam” gazetesinin “Cumartesi” ekinde yayınlanan röportajı:
Sosyal Ağlar, Pazarlama İçin Bulunmaz Nimet!
Bir alanda üretim yapıyorsunuz; markalaşmayı, markanızın değerini artırmayı, daha çok kişiye ulaşmayı hedefliyorsunuz. Sosyal medya pazarlama alanında çalışan Aytaç Mestçi ile konunun inceliklerini konuştuk.
Kişisel kullanıcılar için hayatın her anının bir parçasına dönüşmüş sosyal ağlar, markalar ve şirketler için de benzer bir yola girmiş durumda. ‘Sosyal medya pazarlaması’ son zamanlarda sıklıkla duyduğumuz bir alan. Aytaç Mestçi de gözlemimize katılıyor; ‘Bu işle aktif olarak üç yıldır uğraşıyorum. Yurtdışında bu işle uğraşan, deneyimleri 7-8 yılı geçmiş önemli gurular bile kendilerine ‘sosyal medya pazarlama uzmanı’ ifadesini tam yakıştıramazken, burada kolumu sallasam her an bir sosyal medya pazarlamacısına çarpabiliyorum.’
Mestçi, Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Teknolojileri ve Bilişim Sistemleri bölümünden diploma aldığı 1990’ların sonlarından itibaren bu alanda çalışmış. 2005 ve 2007 yılında gerçekleştirdiği, Türkiye’deki internet kullanımı konulu araştırmalarıyla dikkat çekmiş. Halen önemli markalara sosyal medya pazarlaması alanında eğitimler verdiği ajansı Markefront’ta çalışıyor. Kendisine ‘sosyal medya pazarlama’ işinin tanımını, hangi markaların bu alanı nasıl kullanabileceğini sorduk.
SIRA MOBİL PAZARLAMADA
– 2005 ve 2007’de Türkiye’de internet kullanımı konusunda iki araştırma yapmışsınız. Aradan geçen zamanda istatistikler nasıl değişti?
O sıralarda o araştırmalar pek çok yerde kullanılıp kaynak gösterilmişti. Bugün elbette ki kullanım o zamanla karşılaştırılamayacak düzeyde. Fikir vermesi açısından şunu söyleyeyim mesela; 2007’de Türkiye’deki internet kullanıcı sayısı 12 milyon civarındaydı. Bugünse 24 milyonu aşmış durumda. Bugün Facebook’un toplam üye sayısı 500 milyonu geçti ve ayda 30 milyondan fazla içerik, kullanıcılar tarafından paylaşılıyor. Üye sayısı 100 milyonu geçen Twitter’a da her gün 135 bin kişi üye oluyor.
HİÇBİR ŞEY İÇİN GEÇ KALMADINIZ
– Bu sürede internetin en fazla gelişen, yaygınlaşan uygulaması ne oldu?
İnternetin en fazla geliştiği alan kesinlikle içerik oluşturma ve buna yapılan yorumlar kısmıdır. Bu kısmın özgün olması ve değerlendirilmesi kullanıcıların kendileri tarafından yapıldığı için önem verilmesi, devamlı olarak kalitesinin yükseltilmesi gerekir.
– Bundan sonraki dönem için öngörünüz nedir?
Bu yıl ve 2012 yılı kesinlikle mobil pazarlamanın yılı olacak. Kullanılan tüm uygulamaların mobil araçlara uyarlanacağı, ekleneceği, aktif biçimde kullanılacağı bir dönem olacak. Bu alanda ilerleyen, benimseyen ve öncü olacak firmalar teknolojinin yine önünde ilerleyeceklerdir.
– Bugüne kadar bu alana girmeyen markaların, şirketlerin geç kaldığını söyleyebilir miyiz?
Bu çok kullanılan bir düşünce kalıbı ama internette hiçbir şey için geç kalınmış sayılamaz. Öyle olsaydı 2004 yılında kurulan Facebook olamazdı. Bugün onu takip eden yenilikler, yeni çözümler de olmazdı. İnternet bir fikir ağının aktif hale getirilip kullanıcılara sunulduğu bir masadır. Her sunulan yazılım, çözüm, farklı bir tattır. İnsanlar farklı tatları tadıp kendilerine yeni tatlar yaratmayı sürdüreceklerdir. Bu yüzden internette hiçbir zaman, hiçbir şey için geç kalmış sayılmazsınız.
– ‘Sosyal medya pazarlama’ kavramını çok duymaya başladık. Önemi nedir?
Pazarlamanın temelinde bir ürünün doğru müşteriye, doğru yer ve zamanda sunulmasını sağlamak vardır. Yani pazarlamada doğru müşteriyi bulmak hedefse, sosyal ağlar bunları sağlamanıza kesinlikle kolaylık sağlar. Yok, hedefiniz doğru yer ve zamansa, zaten bunu müşteriden sorup onayını alabilmeniz için sosyal ağlar yine bulunmaz bir nimettir. Ayrıca burada yerinizi almazsanız zarara girebilirsiniz.
İŞİN İÇİNE MARKALAR GİRDİ ŞEYTANLAR ÇOĞALDI
– Nasıl zarara girilir?
İşin şöyle kritik bir noktası var; ilk başlarda sosyal medyalarda paylaşılan tüm içerikler doğaldı, gerçekti ve doğrudan reklam amaçlı değildi. Kullanıcılar sadece kendilerinin beğendiklerini paylaştılar. Ancak bu paylaşım öyle hızlı bir yükseliş gösterdi ki, markalar kendilerini bu medyadan ayrı tutamaz hale geldiler. Çünkü kendileri hakkında yapılan kullanıcı yorumlarından birçok marka zarar gördü. Markalar bu alana girince ‘şeytanlar’ da çoğalmış oldu; olumsuz yorum profesyonel bir işe dönüştü.
Müşteriye bir kişiyle muhatap oluyormuş duygusu yaşatılmalı
– Her marka sosyal medyada yer almalı mı?
Sosyal medyada var olmanın iki biçimi vardır. ‘Aktif yayılımcı’ olarak sosyal ağlar üzerinden müşterinize ulaşmaya çalışabilirsiniz ya da ‘pasif izleyici’ olarak olan bitenleri izleyebilirsiniz. Sonuçta her markanın sosyal medyada bulunması gerekir ama ‘aktif yayılımcı’ konuma geçmeyebilir. Hatta bazen geçmemesi kendisi için daha iyidir.
– Hangi markaların aktif biçimde yer alması daha iyidir?
Müşterinin devamlı dokunduğu, etkileşim içinde olduğu ürünlerin markaları mutlaka bulunmalıdır. Bir marka müşteriye sosyal medyada anında bilgi veremiyor, merakını gideremiyor, ona yardım edemiyor ise orada bulunması olumsuz sonuçlar doğurur. Örneğin tüm bilgisine sahip olduğunuz bir ürün markasıysanız sosyal ağlarda aktifleşmek sizin için önemli bir hedef olmalıdır. Ama biri marka için, tüketicinin görmediği, elinin değmediği yan ürünler tasarlıyorsanız sosyal ağlarda bulunmanız gerekmez.
– Markalar sosyal medyada müşterileriyle nasıl konuşur?
Müşteriye resmiyetten uzak, bir kurumla değil de bir kişiyle muhatap oluyormuş duygusu yaşatılmalı. Markaya uyum sağlayacak, üslubu olan bir dil kullanılmalı. Türkiye’de pek alışkın olduğumuz bir tarz değil ama zaman içinde oturacaktır.
Hala kafalar biraz karışık
’15 yıl öncesinde firmalara internetin girdiği ilk zamanlarda firmaların üst düzey yöneticileri e-postayı benimsemekte zorlandı. Büyük firmalarda sadece önemli kişilere e-posta adresleri verildi ve kullanılması sağlandı. Çünkü üst düzey yöneticilerin kafasında ‘Ne, e-posta mı? Her çalışana mı? Benim değerli bilgilerimi bir hamlede herkese göndermesi, gerekli-gereksiz benim ismim altında yazabilmesi için onlara hesap mı açalım?’ düşünceleri vardı. Şimdi aynı düşünce karmaşası sosyal ağlarda var olup olmama konusu gündeme geldiğinde yaşanıyor; ‘Her çalışan sosyal ağlarda marka adına yazı yazacak mı? Personelin özel hesapları üzerinden şirket adına içerik paylaşacak mı?’ İyi bir yönetimle bunların hepsi mümkün olabilir elbette.’
Röportaj: Eyüp Tatlıpınar
Kaynak: http://www.aksam.com.tr